26 Haziran 2009 Cuma

Babalar Günü


20 yıl önce bugün bu saatler yeni başlayan yaz tatilinin buruk sevinciyle oyunlar oynuyorduk kuzenimle teyzemlerin evinin küçük bahçesinde. 3. sınıfı bitirmiştim. Ama hiçbir şey anlamadan. O günlerde aldığım karnenin yüzüne bakan bile olmamıştı. O yazın sonunda başka bir okula gideceğimi bilseydim herhalde vedalaşırdım arkadaşlarımla olmadı tabi. Başka bir yerde başka bir hayat başladı. Biri eksildi hayat denilen yolculukta dünya denilen vasıtadan. Biz yola devam edecektik. Hiç kimseye soramadım neden böyle oldu diye kabullenmeyi çok erken yaşta öğrendim. Sorardım hep istediğim bir şey için ne zaman olacak diye kısmet derdi annem. Hiç garanti vermiyordu bana o cevap. İçim sızlıyordu istediğim olmayacak diye. Ama kısmet olmayınca olmuyormuş. O günden sonra hiç sormadım. Hastaydı babam samatya ssk hastanesinin soğuk koridorlarıyla tanıştığımda 9 yaşındaydım ve babamın iyileşeceğini bilerek önemsemeden dolandım 1-2 kere. Hatta 2.si o senenin babalar günüydü hastanede ana baba günü. 8 yataklı odada diğer ziyaretçilerin arasında babama ulaşamayacağımı düşündüm. Nasıl olsa oradan çıkacaktı ve rahat rahat görüşecektik. Olmadı, bilseydim bir daha göremeyeceğimi camdan denize doğru bakıp hayal kurmak yerine son anlarında beraber olmak için giderdim yanına.. Şimdi anlıyorum, annemin herhangi bir ihtimalin yanında hep neden kısmetse olur dediğini. O çok kızdığım şey meğerse ne doğruymuş. 20 sene önce bugün teyzemlerin küçük bahçesinde küçük hayallerle küçük sevinçlerle mutlu olmaya çalışırken kapıda annemi gördüm. Ne kısa bir zaferdi o an. Artık bitti diye düşündüm evimize dönüyoruz. Aile toplanıyor. Bütün soruları tekrar kafamdan geçirip cevaplarını da kendim verdim hemen. Ama yine soramadım ne oldu diye. Cevabı almak zor olacaktı belliydi. Hiç başıma gelmez dediğim durum geldi başıma. Bundan daha kötü ne olabilirdi ? Mustafa ağabeyi sakladık diyordu eniştem telefondaki yakınlarımıza. Öldü demek zor gelirmiş insana. Artık o yoktu. Oysa ne hayalleri vardı. O görebilsin diye ölmeden 1 gün önce taşıdığımız yeni evimizin kapısından bile giremedi. Yeni eşyalar, yeni bir hayat, güzellikler düşünür, bize anlatır ve heveslendirirdi hep. Hevesimiz boğazımızda tıkandı bir haziran akşamında bu sefer sondu. Bu onun sonuydu. Yeni bir apartman dairesinde mutlu bir hayat sürmek vardı. Annemin deyimiyle kısmet olmadı.
20 yıl önce bugündü… İçimden en büyük parça koptu.
Küçüktüm o gün büyüdüm.

24 Haziran 2009 Çarşamba

askerliğin muhasebesi


Sevdiğin bir şarkıyı anımsayıp dinleyebilmek ve bağıra bağıra söylemek ne kadar kolaymış.
Canın istediğinde boğazda çayı içip sigarayı tüttürmek ne büyük keyifmiş.
Özlediğin birisine telefon açıp onunla hasret gidermek yakındaysa yüzünü görebilmek ve kavuşmak ne kadar özelmiş.
Zamanı kendi keyfine göre ayarlayıp uyanmamak ya da alakasız bir saatte sırtını bir yere yaslayıp oturmak başını bir yere dayayıp kestirmek ne tatlı gelirmiş.
Her gün yeni bir kıyafet giyip tertemiz dolaşmak ne güzelmiş. Cam bardakta çayı içebilmek Kahveyi makineden değil de ocakta kaynayan sudan bir fincana dökmek, kokusunu duyabilmek ne güzelmiş.
Eski resimlerine bakıp hatıraları tekrar gözden geçirmek ne iyi gelirmiş.
Akşam başını yastığa koyup dünyevi borcum yok demek ne büyük kazançmış.
Emek verip karşılığını almak ne büyük lütufmuş.
Gün gelip arkanı dönüp gittiğinde arkada yolunu kimlerin beklediğini görmek insanı nasıl mutlu edermiş.
İnsan unuttukça hatırlamaya yaklaşıyor belki de kaybettiklerini. Dibe vuruyor bir yerde. Korkuyor ama hemen can vermiyor.
Bir şans daha buluyor hayata dair.
Gözlerini açtığımız her yeni gün kıymetini bilmekte zorlanacağımız yeni şanslar yeni mutluluklar demek.
Dikkatle yaşayıp hayatı boş geçmemek lazımmış.
Meğer bir şeyleri kaybetmeden kıymetini bilmek ne kadar zormuş.
Arada böyle uzaklaşmalar olmasa öğrenemez insan.

2 Haziran 2009 Salı

Bu ne rahatlık ?


İlk iki seti kaybetti suratında öfkeden eser yoktu. Nasıl olsa bu maç dönecek diye bekleyen taraftarlarını haklı çıkarttı. 4. Seti 6-0 lık sonuçla bitirirken Haas çoktan havlu atmıştı. Zaten istatistikler Haas 'ın hiç bir Grand Slam de 4. turu geçemediğini gösteriyordu. Beklenen oldu Haas yine kaybetti. Hemde bu sene Roland Garros ta bir çok seri başı elenmişken acaba Haas süpriz yapacak mıydı? Belki kendisi inansaydı olurdu. Ama setler 2-2 olduğunda kortta yalnız kalan oydu. Şampiyon unvanına sahip olmanın avantajını kullanan Federer seyirci desteğinide alıyordu. Nadalın yokluğunda belkide Roland Garros ta şampiyonluğu umduğundan daha kolay alacak gibi duruyor. Karşısına gelecek olan Gael Monfils 3-0 gibi net bir skorla başka bir favori Andy Roddick' eleyerek geliyor. Bakalım Federer yine rahat olacak mı ?

Çok bekledik be Hasan


1998 yılında giydiği Galatasaray formasıyla çıktığı ilk derbi maçında TSYD kupasında Fenerbahçe ağlarına iki gol birden atarak taraftarın gönlünü fethetti. Uefa Kupası ve Süper Kupa serüveninde büyük pay sahibi olan isimlerden biriydi. 2001' deki Şampiyonlar Ligi Çeyrek Finaline kadar olan seride kelini öptürecek kadar başarılı ve 2001-2002 sezonundaki mütevazi Lucescu kadrosuyla gelen şampiyonluğun altına adını kalın puntolarla yazdırmıştı. Üstüne 2002 Dünya Kupası maçlarındaki muhteşem performansı Brezilya'ya ve Çin'e attığı harika goller onun Dünyaca tanınan bir futbolcu olmasını sağladı. Bu durum en çok Galatasaray taraftarını sevindirdi. Oysa aynı Hasan futbolunu 2002 Dünya Kupasında bırakmıştı. Bir daha kendisinden haber alamadık çok bekledik sabırla girdiği her maçı değiştirecek sandık ama olmadı. Galatasaray da 2006 senonunda ezeli rakipten hediye gibi gelen şampiyonluğun içinde eskisi gibi etkili olmasada payının olduğunu biliyoruz. Gol vuruşlarındaki yeteneği tartışılmaz Hasan' ın ama o sol kanattan ileri çıkıp karşısına gelenleri çalımlar diye düşünürken kendini çalımlaması hüsranla biten Galatasaray ataklarının bizde açtığı yaralar derin olmuştu. Ama biz sevmiştik o kel adamı. Şimdi o bize kırgınmış. Kim bilir belki de o haklıdır Dünya da tanınan bir adamken Galatasaray da devam etmekle, Özhan CANAYDIN'ın başarısız başkanlık serüveninde az miktarda başarının içinde olmakla, büyük değeri olan Galatasaray formasını formsuzken de giymesiyle belki olması gerekenleri yaptığını düşünüyordur. Sonuç olarak Hasan ŞAŞ futbol seyircisinin ve Galatasaray Taraftarının ağzına bir parmak bal sürüp gitti tadı hala damağımızda ama artık o başka renklerde olacak Galatasaray lı Hasan yarım kaldı ama Hasan ŞAŞ futbolu tamamlamalı. Umarım yapacak birşeyleri vardır merakla bekliyoruz.

1 Haziran 2009 Pazartesi

17 MAYIS ne haTIRLATIR ?


Hepimizin hafızalarına kazınan bu fotoğraf artık Türkiye'de futbol adına bir çok şeyin değiştiğinin göstergesiydi. Kimilerine göre tesadüf diye tanımlanan ancak tanık olanların hala tüylerini diken diken eden o zafer Milli Takım düzeyinde tek gol bile atamadığımız İngilizlere de unutamayacakları bir hezimet olarak futbol tarihine geçmiştir.

Artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı. Gollü beraberlikler dilediğimiz, yenildik ama ezilmedik manşetlerinin yerini bambaşka sözcükler almış kendine güvenen avrupa takımları İstanbul'a gelmekten korkar olmuşlardı.

Tarih 17 Mayıs 2000 ve Galatasaray Taraftarları için yıllarca unutmayacakları ve unutturmayacakları bu zafer manşetleri süslerken 80 lerin sonlarından itibaren ayak seslerini Avrupa Futboluna duyuran Galatasaray 'ın devamında neler yapabileceği içerde ve dışarda konuşulur olmuştu.

17 Mayıs 2009 Galatasaray ı ise aradan geçen 9 yıllık sürede 2001 yılındaki Şampiyonlar Ligi Çeyrek Finali dışında Avrupa da hiç bir varlık gösterememiş ve 1980 lerin sonundan beri devamlı yükselen başarı grafiğini tam tersine hızla düşürmüş. 2000 den sonra Galatasaray dan benim gibi çok şey bekleyen taraftarlarını da sıkıntıya sokmuştur.

17 Mayıs 2009 ne hatırlatır ? O tarih bir devrin kapandığı tarihtir. Futbol adına ne olduğu pek önemli değil (malum Beşiktaş Şampiyon oluyor.) O tarih tek bıyık'ın yeniden doğduğu tarihtir. Bundan böyle kendisi iş başvurularında Askerliğini tamamlamış olanların baktığı ilanlara bakabilecek. Herhangi bir geyik ortamında askerlik anılarını anlatıp insanları güldürebilecek tek bıyık'ı dinleyipte askerlik görevine hiç başlamamış olanları düşündürecektir.

Tarih tekerrürden ibaretmiş Bu 17 Mayıs en az 2000 yılındaki 17 Mayıs kadar faydalı oldu. Artık bu kadar yorgunluğun ardında biraz dinlenmek lazım..