9 Ağustos 2010 Pazartesi

Yazılacak bir şey vardır.

Hayatta olma şansı her sabah uyandığında günaydın der bize eğer duyabiliyorsak. Daha yüzünü yıkarken unutursun aslında yolun her an  bitebileceğini. Gün içindeki düz koşuların muhasebesi  günlüklerin son durağı olan yataklarda yapılır. Peki yazacak bir şey var mıdır? 

Uykuya daldığın her günü yazmalı aslında. Bir gün geri döndüğünde hiçbir şey yapmadığın gün bile mutlu olduğun anlardandır diye bilesin. Bazen yıllar önce hevesle başlayıp bir zaman sonra bıraktığım günlükler elime geçiyor. En güzel ya da en sıkıntılı günlerimi yeniden hatırlıyorum. Yazmadığım zamanlardan neleri unuttuğumu ise hiç bilmiyorum. Böyle hallerde o eski arkadaşları ya da dönemin popüler bir filmini ya da müziğini bekliyorum ki, bana bir şeyleri hatırlatsın. Bu durum beni sıkmaya başladı artık. Çünkü o yazmadığım zamanlarda hafızama güvenirdim. Şu yıl şurada tatildeydim. Bazende şu şirkette falanca işi yapıyordum. Bilmem kim ile şuraya takılırdık gibi şeyler ama çok uzak geliyor şimdi. Tipik yaşlanıyor muyum sorgulamaları işte. 

Şimdilerde kendini göstermeye başladı. Zaman hızlı akıyor ve tüketimler artıyor. Neleri ıskaladım diye oturup düşününce listenin kabarık olmasından korkuyorum. Eskiden mahalle bakkalının önünde çekirdek çitleyip gazoz içerken yaptığım kariyer planlamasında bazı sapmalar var kabul ediyorum. Lakin hikaye aşağı yukarı tuttu diyebilirim. 

Eskiden çok dikkat çekmeyen fakat şu aralar beni rahatsız eden boşluklar var gibi. Dinlenmem lazım bahanesi ile abartıyorum gibi geliyor. Bugünkü gibi  yapacak bir şeyin aranmadığı, ve içinde sıkıldığım günler oluyor. Kendi kendime soruyorum, ama ben kendime soru sorsam, bu halde olur muydum  diye düşünüyorum. Bunca soruları kendime sorduğum bugün, aslında ben hiç bir iş yapmadım. 

Görüntüde yapılmış bir şey  ama bugünün tarihinde kayıtlı bir yazı var artık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder