29 Eylül 2010 Çarşamba

Öyle bir giderim ki; kaybedeceğim hiçbir şey olmaz!

Öyle bir giderim ki; kaybedeceğim hiçbir şey olmaz!


‎__

Ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam.

Ama evet! Yeri gelir susarım.

Canımı çok... yakan şeyler olur ama yinede susarım, tükenirim.

Buna izin de veririm aslında. Salaklığımdan mı? Hayır!

Ben kimseye ''GİT'' de demem, diyemem.

O kişi vazgeçilmez olduğundan mı? Hayır.

Ona o kadar şeye rağmen, o kadar değer veririm ki, Hergün yaptıklarına utansın diye.

Ama bir gün öyle bir giderim ki;

Kaybedeceğim hiçbir şey olmaz!



___SUNAY AKIN

15 Eylül 2010 Çarşamba

Serzeniş

Hayatın içinde en anlamsız mevzulardandır. Neden serzenişte olursun ? Birileri senin istediğin gibi olmamıştır. Bu duruma karşılık serzenişte bulunabilirsin. Serzeniş kötüdür. Çünkü karşındakine seni anlaması için bir fırsat değil sana bir kere daha vurması için güç verir. 

Beklemediğin ya da tahminlerinin arasında son sıralara koyduğun, lakin büyük bir şamar olarak suratının ortasına çarpan sana yapılan sözde yanlış veya kusurlu hareketler yaşanır zamanla. Bunlara karşılık durdun aklı selim bir cevap vermek istedin ve bir bakmışsın ki kendini serzeniş anlarında bulmuşsundur.  

İnsan önemsediği insanlara bağıra bağıra anlatamazsa kendini, anlatamayacaksa hiçbir zaman, böyle davranır. Kırmak istemediği karşısındaki kişiyi hala düşünmektedir. Halbuki kendi çoktan kırılmıştır başkaları tarafından önemsenmeden. Şimdi elde ne vardır koca bir serzeniş hazırlığı. Ne kendi dediği olmuş, ne de mutlu mesut olmuştur. Ama diğerleri normal hayatına devam eder. Oysa serzenişte kalan nelere katlanmış, neleri taşımış zihninde, neleri yoğurmuştur yüreğinde. 

Zurnanın zırt dediği yerdir. Kimse bilmez kimin ne cefalara katlandığını. Kimse bilmez konuşmadan, görmeden ve yaşamadan. Madem iyisin kızamam bağıramam diyorsun. O zaman serzenişlerini cebine koy git. Bu davranışın kazandığı görülmemiştir yeryüzünde. Tepkin serzeniş ise at kendini köprüden. Hiç bir zaman anlaşılmayacak hiçbir zaman inanılmayan olacaksın. 

Serzeniş durumlarına yaklaşmamak için hatayı yerinde görecek ve itirazını anında yapacaksın. Anlık yapacağın uyarılar beraberinde kavga ve küskünlük de getirse, işin sonunda senin kendi fikrin olur varılan nokta. İşin sonunda, yılgın ifadelerle serzenişte bulunmak yerine,  doğruyu ve kendi doğrularını yaşar, pişman ve üzgün olmazsın, ve umarım bir daha serzenişte bulunmazsın.

9 Eylül 2010 Perşembe

Hayırlı Bayramlar

Bu hayır o hayır değil zinhar, sakının bu yazıyı okurken siyasi gelişmelerden.
Önceden her kime hayırlı bayramlar desem ardından aklıma gelen soru şuydu '' hayırsız  bayram mı olur ? ''  hayırsız olmasa da kötü giden gelişmelerin iç içe olduğu bayramlardan birini yaşama ihtimalinin olduğunu an itibariyle  öğrenmiş bulunmaktayım.

Bazen işler ters gider, mesele kolonyanın tükenmiş olması ya da çikolataların bitter ağırlıkta olması değil. Bayram gününde büyük umutlarla ard arda kapıya dayanan minik bünyeli para-şeker  mangalarından  da bahsetmiyorum. Dediğim gibi bazen işler yolunda gitmeyebilir. Kişisel bazı gerilimlerin  çevre beyinleri darlaması sözkonusudur  

Bayram, adı üstünde insanların sevdikleriyle bir araya gelip din kültürünün içinde de varolan birlik ve beraberliğine insanlık saflarında yer açan büyük müjde. Bu gibi günlerin önemini ve anlamını kanıksamaktan yaşamaktan daha kolay ve keyifli ne vardır ?

Fakat bu alanda zorlananlar da vardır. Ömür denilen kısa hikayelerimiz var her birimizin ve bu hikayelerin kesiştiği yerlerde sarılırız birbirimize. Bazen sarılırken fazla mı sıkarız ya da çok mu uzak dururuz bilinmez. Lakin bilinen bir şey vardır. Kızdığımız ve öfke kustuğumuz, ve bazen en kanlı saldırıları planladığımız hikayelerin yer aldığı bu ömür hiç de uzun sürmemektedir.

Kaybedildiğinde anlaşılan değerlerin kurtarılabilme imkanının elimizde olduğu o anlar karşı tarafı  tağrumar etmekte çekinmeyiz. Bunların da ötesinde içinde yaşadığımız bu hikayeler belki hiç okunmayacak olsa da bir yerlerde yazılmakta olduğunu biliriz. Filmlerde gerçekleşen hikayelerin kendi hayatımızda gerçekleştiğini kabullenmek istemeyiz. Bu kadar kötü ya da bu kadar keriz olamayız deriz, lakin olmuşuzdur. Hatta genelde iş işten geçmiştir de.

Her çeşit insanın iç içe yaşadığı bu hayatın adaletini sağlamak bize düşmez, iyi ezilirken, kötü ezerken topu topu üç gün sonra bitecek bu hikayelerdeki kokuşmuş azgınlık bitirilemez.  Zaten bitirilse iyi ve kötü seçilemez. Şimdi sorarsan kimse de kendini iyi olmayanlardan bilmez. 

Eğer herkes iyiliğinden emin olduğunu düşünüyorsa, binbir çeşit tatsızlığı ortaya çıkarabilenler, nerededir bu kötüler ?