17 Ocak 2011 Pazartesi

Tü Tü Arena


Sırası gelmişken söylemek lazım gelir. Stadı devlet yaptırmıştır, doğrudur.

Karşılıksız da değildir bu yaptığı, kimse bunu anlayamayacak kadar aptal değildir.

Saygısızlık büyüktür bu da doğrudur.

Lakin ilk protesto da bu değildir.

Şimdi sırf Galatasarayın işleri bozulsun diye, bu zafiyetten doğan yangını körükleyenler. 

Unutmayın be kardeşim, ilk değil bu.

Tarih 12 Eylül 2010 yani dört ay önce...

Tüm dünyanın gözü önünde...

Sinan Erdem Spor Salonunda ıslıklananlar hangi devlet büyükleriydi.

Kimse anlamadı mı ?

Duymadı mı ?

Onlar da Galatasaraylı mı ?

Bu durum yanlışı doğru yapmaz, ama iğne ve çuvaldız hususunda hassasiyetle düşünmeli.

12 Eylül 2010 da 15 Ocak 2011 de bir devlet büyüğünü protesto etmenin yeri değil.

Gerçek bir protesto istiyorsanız sandık var, seçim var.

Spor seyircisi Akpartili değil, onlar değil, bunlar değil.

Peki iktidarın buraya gelmesindeki pay kimin ?

Bugünkü iktidara, zafere giden yolda mübah olan oyunları öğreten kim ?

Bu yazı daha da aşağıya gider, ıslıkladığınız insanlar annenizden babanızdan oy aldı.

Siz istemeyebilirsiniz, onlar istedi.

Bundan sonra kimi nerede ne şekilde protesto edeceğinizi herhalde öğrenmişsinizdir.

Muhteşem bir organizasyonu bok ettiiğiniz  için teşekkürler, güzel takımımın garip taraftarı.



4 Ocak 2011 Salı

Taxi Driver - 1976


Son dönemde izlediğim yerli lig maçlarının tadından öteye gitmedi bu film. De Niro olmasaydı belki de ilk yirmi dakikada shift-delete edilebilirdi. Sabredildi, ve sonuna kadar izlendi. Bizde de, 80lerde çok dönen bildik Zürafa Sokak senaryolu yapıtları andırıyor. 

Şimdi bu filmin en iyi 100 film arasında olduğunu bilenler ''has.. '' ile başlayan bir cümle ile cevap vermek isteyebilirler. Hatta film ilk 50 arasında, yani benim bu söylediklerim filmi sevenlere çok ağır gelebilir. Tabi kesinlikle dublajsız seyredilmeli, çünkü Türkçe dublaj konusu Azeri kanallarındaki garip dublajlardan pek farksız, bu da filmi çaptan düşürüyor.

Cybill Shepherd, dönemin sarışın güzellerinden filmde hep etkili olacağı bir anı bekliyordum. Olmadı. Zaten bu derece psikopat bir adam da, böyle bir kadına en fazla bu kadar yaklaşabilirdi. 

Filmin, köyden şehre transfer olan fakat büyük umutlarla geldiği şehirde, fahişeliğe razı olan çıtırı ise Jodie Foster. Sonunda kurtulup ailesinin yanında huzuru buldu. Onlarda intihar olmuyor bizdeki gibi... 

Dönemin klişe hikayelerinden,  savaşta aklını kaybeden adam, ( bir dönem Vietnam'dan sağlam gelen Amerikalı yok sanıyorduk. ) çeşitli gariplikler, silah, kadın ve pislik dolu bir hikaye.

İki kelime ile ifade edeceksek, zaman kaybı.