12 Şubat 2011 Cumartesi

Talihsizsem ben ne yapayım ?

* Sene 1987 ilkokul öğretmenimiz yakınlarda bir yerde kır gezisi düzenledi.Saat 12 de okulda buluşacaktık. Yola çıktım. Sadece 5 dakika geciktiğimi sanıyordum. Okula gittim, bahçe bomboştu. Karşı tepeye doğru baktım, yolu yarılamış bizimkiler. Pişmesini beklerken geç kaldığım poğaçaları mahallenin piçleriyle bahçemizde yemiştik.

* Yine aynı yılın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 1. sınıftayım ufak tefek bir elemanım. Benim valide dedi ki '' çok yağmur var sen okula gitme bugün'' Ne bileyim, ben de tamam dedim. Ertesi gün sınıfta etkinliğe katılmayanlar tahtaya kaldırıldı. Okul hayatımın ilk cetvelini yedim avucuma, acıdı elim, bizim hoca sağlam Atatürkçüymüş.

* İlkokul 4. sınıftı galiba, yine ev okul arası 50 mt falan, benim gibi evi yakın olan elemanlarla bahçedeki sırada en önde kim olacak diye  yarışıyoruz. Kurdum saati, erkenden kalktım, camdan baktım bahçe boş. Kaptım çantayı fırladım. En öndeydim. Okulun köşeyi koşarak dönen elemanlar göt olmuş surat ifadeleriyle yanımda bitiveriyorlardı. İlk defa ben birinciydim. Türküm doğruyum süpermenin torunuyum merasimi bitti, sınıfa çıktık. Montun femuarını açtım ki en sıçık anlarımdan birini yaşadım. Önlüğü giymeyi unutmuştum.

*Yine aynı dönemler son derslerde beden eğitimi oluyordu. Öğretmen kısa samsun tiryakisi ve göbekli bir sığır olduğundan, bizi çimlerde camışalım diye okulun bahçesine salardı. Ders falan olmazdı. Ben de eve bakardım uzaktan, basıp gitsem kim görecek derdim. Yine bir gün ders beden, çıktım eve yollandım. Öğretmen o gün son ders yoklama yapmış. Ertesi gün çıkar gözlüklerini ile başlayan cümlenin devamını anlatmıyım bende kalsın.

*Gözlük deyince unutamam, okulun bahçesinde kutu kola ile basket oynuyoruz. Futbol kesmiyordu sanki. Bir arkadaş 330 ml  müseccel markayı potalı bir şekilde yüksek posttan salladı. Ribaund mücadelesinde Alaattinle hava hakimiyeti esnasında çarpıştık. Ribaund bende ,gözlüğün camı yerde.

*O zamanlar tam hayta bir tayfamız vardı. Okul çıkışı çantalar önlükler eve biz dışarı. Çimenlik Arena da buluşuyor takım kadrolarını belirleyip maça başlıyoruz. Ben gözlükleri kırılmasın düşüncesiyle, bu arada Çimenlik Arenayı bilenler bilir, metris tarafındaki kale dibindeki taşın altına bırakırdım. Sonra 15'de devre 30'da bitmesi tasarlanan maç havanın kararmasıyla bitiyordu. Ben ise, ertesi sabah okula giderken, önce Çimenlik Arenaya uğruyor, kale direğinin arkasından camlarına kırağı düşmüş gözlüklerimi alarak ve okulun yolunu tutuyordum.

*Lise 1. sınıf ilk günler, sabah İstiklal Marşı ve sınıflara yönelme, önlerde 2 kuduruk merdivenlerde didişiyor. Biri üstüme düşüyor. Gözlük kırılıyor. Olayın üstünden bir ay geçiyor, yeni gözlüklerle seyrek alanlarda dolaşıyorum. Okulun kenarından maç yapanlardan sakınarak arka bahçeye yöneliyorum. Dingil bir arkadaş topa vuruyor, spor salonunun duvarına çarpan top nereye ? Tabi ki benim kafada patlıyor. Gözlük kırılıyor. Bu son olur diyorum, olaydan 2 ay sonra artık temkinli olmaya gerek kalmadığını düşünüyorum. 4 ayda 3 gözlük kırılmaz ki diye rahat tavırlar sergilerken. Elemanın biri, tenefüs saatinde kalabalık koridorda it gibi koşuyor. Köşeden dönerken karşılaşıyoruz. Sonuç, bu sefer parçasını bile bulamıyoruz. Yeni gözlüğü aldıktan 2 hafta sonra enkaz kayıp eşyaların arasında bulunuyor.

*Sene 98 Beyoğlu Burger King de çalışıyorum. O ara yaz tatili ve  Fransa 98 Dünya Kupası  her akşam maç var. Lobide temizlik işlerine bakıyorum. Restoran çok hareketli, 8 saat sadece 20 dakika yemek molası hariç it gibi çalışıyorum. Masanın birini silerken bir an sandalyeye çöküyorum. 2 saniye olmadan kimse var mı diye merdivenleri kesiyorum Müdürle göz göze geliyoruz. ve deplasmanda puan kaybediyorum.

*Eski çalıştığım bir şirkette yine benzer bir tempoda mesaideyim. Saat 17,00 olmuş, son demlerdeyim. Şöyle ellerimi başımın arkasına koyup arkaya yaslanarak geriliyorum. Ardından doğruluyorum, karşımda patron, kala kalmak, kekelemek, hede hödö, yine ofsayt.

*Askerdeyim gece 2/4 çapraza çıkıcaz. İbne onbaşı uykudan geç  kaldırıyor. Apar topar gidiyoruz, nöbet değişimi ,çelik başlık ,  telsiz tamam cihaz kontrol vs,  ilk yarım saat sonunda çiş geliyor. O akşam da zırt pırt devriye geliyor. Neyse tutyorum, tutuyorum, saat doluyor diğer nöbetçiler gelmiyor. 10 -15 -20 dakika gelen yok. 3,5 saat nöbet ve çiş tutuyorum. O tezkereciyi de aylardır sevgiyle anıyorum.

*Bir Türkiye Kupası finali Bjk - FB maçı var. O dönem az maaşlı bir işteyim. İddaa oynayarak para kazanıyorum. Beşiktaşın kupayı alacağından eminim. Cepteki bütün parayı Beşiktaşın galibiyetine veriyorum. Son dakikalara kadar önde götürdüğü maçta Beşiktaş Fb den gol yediği için normal süre berabere bitiyor. Uzatlamalarda kupayı alan Beşiktal oluyor ama neye yarar.

*Bu ara işler çok yoğun ve mesai yapıyorum, akşam 10 a kadar şirkette duruyor ve hayvan gibi çalışıyorum. Bir ara çiş molası için helaya gidiyorum. Patron fazla mesai yapan elemanlarına selam vermek için odaya geliyor, beni mesaide göremiyor. Bonuslar gidiyor puan kaybı devam ediyor. Herif 2 dakika önce ya da sonra gelse ben de oradaydım. Yazık oluyor ben ise hem gerçek anlamda, hem mecaz anlamda, hemde patronun nazarında sıçarak Hat Trick yapıyorum.

2 yorum:

  1. Bu talihsizlikler sayesinde çok eğlenceli, çok akıcı ve güzel bir yazı çıkmış ortaya. Tebrikler:)

    YanıtlaSil