17 Eylül 2012 Pazartesi

Kadro derinliği

İdeal on bir, ideal beşli, muhteşem ikili, pis yedili veya kare as sonsuza kadar gruplanabilir, sıralanabilir saf düzeninde ayaklanabilir, ya da ayaklara kapanabilir hallerdir. Yalnızlıktan korktuğunuz her an yanımızda birileri olsun. - he oldu !  İhtiyaç duyulduğunda demeyerek bir menfaat gütmeden belirtelim, insan insana lazımdır. 

Yalnızlık düşmanı olduğum zamanlar çoğunluktadır bu dediğimin sadece gönül işleri ile de sınırlı kalmamasına kafa yorarım lakin, elde olmayan nedenler, hesaba katmaya korktuğumuz olasılıklar adamı tedirgin etmektedir. Bu sıralar olduğu gibi bu korkular bazen de gerçekleşmektedir. 

Çocukluk yıllarımda futbol takımında olmasını istediğim elemanların (mahallenin piçleri)  mevcut bulunduğu maçları daima kazanırdık. Kadro yanlış olduğunda ya yenilirdik ya da  kavgalara varan dağınıklıklar söz konusu olurdu. O nedenle kadro önemliydi, hatta mahalle maçlarında bile kadro derinliği olmalıydı. Topa sahip olma oranına sahip olan taraf, topla oynayan değil, meşin yuvarlak için paraya kıyan babaya sahip olandı. 

Zaman biraz daha ilerlediğinde farklı ortamlar karşı cinsli etkinliklere gebe olmaktaydı. Sadece bende değil bu her er kişinin aklından geçen '' şu eleman olmasa, güzel ortam olurdu be !  '' tadını ağızda bırakmaz, dillenir, kişi üzerine gidilir, eleman artık ortamdan dışlanmakla kalmaz bir daha da geri gelemezdi. Başarısız olunan durumlarda da kişi ortamın, ortalığın içine ederdi. Bütün çaba o kişi ben olmayayım üzerine kurulmuş da olabilir. Galiba böyle durumlarda en zayıf halka aranıyor ve bulunuyordu. Aslında yuvarlaklık adam kayıran tarafa yakışır diyerek çuvaldızın üstüne oturabiliriz. 

Konumuz ideal kadrolar, ve rüya takımlardı yine dağıldık,  Ekibe çoğu zaman hükmeden lider vasıflı kişilikler futboldan örnek verirsek demiyorum, niye vereyim ki gerçek hayattan örnek verelim. Kadrolar iki türlüdür kısa vadeli kadrolar ve uzun vadeli kadrolar. Kısa vadeli kadrolara örnek; iş arkadaşları, okul arkadaşları,'' guti naber lan '' şeklinde seslendiğimiz kişiler, adamlar, adam gibi adamlar. Kısa vadeliden kasıt beraber olma ihtimalleri azaldığında ortadan kaybolurlar, ne uzarlar, ne kısalırlar lakin, unutulmazlar. 

Uzun vadeli kadrolara örnek ise bu ortamların her birinde olmakla beraber yıllara, yollara, zamanlara meydan okuyanlardır. Yani vefanın İstanbul'da bir semt olmadığını size hatırlatanlardır. ''Gel bi sigara içelim. Otur bi konuşalım. Gel şu işi bağlayalım, çözelim ya da dostluğumuza gemici düğümü atalım dediklerinizdir. Paradan uzak işlerdir. Aile gibi, kardeş gibidir bir nevi. Unutulmaz oldukları gibi hatırı sayılır, selamı alınır adamlardır. Bu nedenle insanın hayatında aslı yerleri ve devamlılıkları vardır.

İşte öyle bir kadro... artık yokmuş diyorlar, dediler, kim dedi bilmiyorum ya... 

Kadro dağıldı işte

Biz de feda diyoruz.

Her şey için teşekkürler dostum...

9 Eylül 2012 Pazar

Tatil Yazısı

Aşağı yukarı 12 senedir kendi başıma tatil yapıyorum. Yani iş hayatına atılmanın devamında gelen kendi kazandıklarımla tatil yapmaya başladığımı kastediyorum, yoksa tek başıma alıp kendimi gitmişliğim yoktur. Genelde kuzengiller ağırlıklı ve sevdiğim birkaç arkadaşla çıkıyoruz yola, bu sene de benzer bir etkinlik gerçekleştirdik. 

İlk zamanlarda hareketli gece hayatına aldanıp güney kısımlara inmeyi alışkanlık haline getirsek de son zamanlarda çocukluğumuzun gazoz ve çekirdek kokan seyahatlerine dönüş yaptık. Kınalı'dan Tekirdağ'a, Malkara'dan Keşan'a, Koru Dağından inip Gelibolu'ya, arabalı vapura, ilk kez kendi şoför koltuğumda  olarak naaaber dedik. Nihayet Lapseki geçişi tamamlanınca da denizden uzaklaşıp Biga'nın mahallelerine daldık. Organik gıdalar olduğunu tahmin ettiğimiz sofralarda güzel yemekler eşiliğinde özlenen sohbetleri gerçekleştirdik. Akabinde aracımızın arka camına atılan bir tas su serinliği ile denize doğru sürdük. 


Çanakkale'nin Ayvacık ilçesine bağlı Behramkale Köyünden denize doğru inerken bu muhteşem manzaraya gözler takıldı, araba kenara çekildi, zira yol biraz dar ve tehlikeliydi. Yukarıda gördüğünüz muhteşem mavinin komşusu bu uçurumlu yoldan Assos'a inildi. Küçüktü, şirindi, hoştu bu mevsimde biraz da boştu. Neyse ki serinlemeden havası tam zamanında gelinmişti. 


Eko-paket tatilimizin başlangıcı da sakin bir pansiyona kaynak olmanın devamında çantaları odaya atıp maviye koşturma telaşını yaşattı. Ayağı suya değdirdi. Araba gürültüsünü, sokak cıvıltısını  binlerce beton  binayı çok çok gerilerde bıraktı. Kafayı hemen boşalttı, bir sigara yaktırdı maviye daldırdı, uzaklaştırdı, sorun diye gördüklerimizden. Zira bizim derdimiz dert miydi her gün Güneydoğu'dan gelen haberlere ve yurdun her yanında yaşaran anne baba gözlerine bakınca...



Şu şemsiyelerin altından aşağıda göreceğiniz yakamoza bakarken unutabildim bir süre kötülükleri, sıkıntıları saatlerce konuşurduk normalde kuzenle ama bu manzarada susmaktan şikayet edilmedi. Otel manzara olsun diye çekilen bir resimdi sadece biz mütevazi bir pansiyonun konuğu olduk bilgisini vermeden edemem.


Şöyle otur karşısında bekle saatlerce sıkılmadan, bak suya düşmüş aya, düşün bakalım nereden geldin nereye gideceksin. Yok yok öyle derinlere dalma... Hayallerin, özlemlerin, kaderciliğin dibine vur. Otur öylece dertlenmeden bekle... sayılı günlerin vardır elbet, bekleyenine kavuşacağın. 

Zaman yenilenme zamanıdır, ayı, güneşi, denizi, içindeki balıkları izlerken deşarj olma anıdır. Şehre özlemdir hatta sonlara doğru. Lakin güzeldir kafanın rahatlaması, tebdil-i mekanda ferahlık vardır demişler. Ülke gündemini hesap etmezsek yılın ikinci yarısında gerçekleşen muhteşem günler oldu, oluyor, inşallah daha da olur.

Teşekkürler Assos... dolunay, komşun Midilli, balıkların ve güzel havaların için teşekkürler...


...ve daisy denilen dost kişi sana da teşekkürler.