3 Nisan 2013 Çarşamba

Eski defterler

Alt köşeleri kıvrılmış, özensiz dayanılmış köşesine, dirseklerden gelen isabetsiz dokunuşlar buruşturmuş, gelemez eski haline, insan gibidir eski defter. Ataçlar da düzeltmez, ters kıvırırım ilk denemede, kapalı dursa da dönmez eski haline. Eski defterlerin ilk sayfalarına yazılar güzelce düşer. İlk hevesle sıralanır heceler. Kalem ucu tıraşlı, harfler aynı boydadır hep. Çünkü ilk sayfalardır, ilk günlerin coşkusuyla gelir harfler kelimelere. Onlar da  el birliği ile cümleleri oluştururlar, unutulan noktalar, pas geçilen virgüller görmezden gelinir ilk zamanlar çocuk kalbi gibi tertemiz sayfalarda. ''Şimdi eski defterlerin mi sırası ?'' Deme öyle klavye,  deme.. şimdiki zamanın ipeksi dokunuşları nasıl senin eserinse, geçmişin rutubetli sayfaları da eski defterlere aittir. Köşeleri buruşmuş, tam yüreğinin ortasından yaprak kopmuş eski defterlere.Arasında çikolata kağıdı ütülenmiş, kimisinde bir gonca kurumuş olabilir eski defterlerin. Senin tuşlarının arasına mı sıkıştıracağız ulan !
Karışma ! kurcalama eski defterleri şimdi. Sen kendi boşluğunda ara ver hikayelerine, ben defterlere bakarım. Arasında belki de ismi ile şehirde oynayacağım bir sayfa bulurum. Boş ve tertemiz.. Ucu mürekkep lekesi bırakan mavi bir tükenmez kalem belki de kirletecek onu. Artık ilk zamanlardaki gibi özenmiyorum sayfalarına. Hem kullanıldı, hem eskidi. İlk sayfaları gibi ilk günlerdeki gibi olmadı içindeki hikayeler. Eskidi defter, içinde iyiden kötüye giden yazılar, elle tutulur cinsten anılar, sildiklerim ve de kalıntılar var. Bazılarının mürekkebi içine işlemiş, istesen de silinmiyor. Eski defter bir daha ne zaman açılır ? Bu da hiç bilinmiyor.