Son dönemde izlediğim yerli lig maçlarının tadından öteye gitmedi bu film. De Niro olmasaydı belki de ilk yirmi dakikada shift-delete edilebilirdi. Sabredildi, ve sonuna kadar izlendi. Bizde de, 80lerde çok dönen bildik Zürafa Sokak senaryolu yapıtları andırıyor.
Şimdi bu filmin en iyi 100 film arasında olduğunu bilenler ''has.. '' ile başlayan bir cümle ile cevap vermek isteyebilirler. Hatta film ilk 50 arasında, yani benim bu söylediklerim filmi sevenlere çok ağır gelebilir. Tabi kesinlikle dublajsız seyredilmeli, çünkü Türkçe dublaj konusu Azeri kanallarındaki garip dublajlardan pek farksız, bu da filmi çaptan düşürüyor.
Cybill Shepherd, dönemin sarışın güzellerinden filmde hep etkili olacağı bir anı bekliyordum. Olmadı. Zaten bu derece psikopat bir adam da, böyle bir kadına en fazla bu kadar yaklaşabilirdi.
Filmin, köyden şehre transfer olan fakat büyük umutlarla geldiği şehirde, fahişeliğe razı olan çıtırı ise Jodie Foster. Sonunda kurtulup ailesinin yanında huzuru buldu. Onlarda intihar olmuyor bizdeki gibi...
Dönemin klişe hikayelerinden, savaşta aklını kaybeden adam, ( bir dönem Vietnam'dan sağlam gelen Amerikalı yok sanıyorduk. ) çeşitli gariplikler, silah, kadın ve pislik dolu bir hikaye.
İki kelime ile ifade edeceksek, zaman kaybı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder