Çocuk olduğum yıllarda eve sadece hafta sonları gazete alınırdı. Onlar da reklam kokan boyalı sayfalardan ibaret olurdu. İlgi odağı futbol ve magazine bulanmış, üçüncü sayfa haberleri ile moralimizi bozan, meteliksiz insanlar için hiçbir şey ifade etmeyen ekonomi sayfalarının ise varlığını dahi hatırlamadığım kağıt parçalarıydı onlar. Fakat bana öyle geliyormuş. O boyalı basının içinde farklılık gösteren, şerefli insanlar bulunurmuş.
Bir akraba gezmesinde yatılı kalmıştık. Öğlen ya da sabahtı ama hafta sonuydu, (kontrol ettim şimdi pazarmış.) Televizyonlar'da bir kara haberdir dönüyor. Çocuğum, bilmiyorum bir gazeteci suikast neticesinde hayatını kaybetmiş. Moraller bozuldu evde, herkesin canı sıkıldı. Haberler devam etti günlerce. Faili meçhul
ne demekti ? O yıllarda ve ondan sonraları çok kullanılan kelimeler olacaktı. Terör belası o dönemlerde ülkeyi sarmış ve en hareketli dönemlerini yaşatıyordu. Bu Uğur Mumcu da kimdi ? İnternet yoktu, Televizyonlar da parmakla sayılabilirdi. Bugüne kadar da araştırma yapmamak, sormamak, kim olduğunu öğrenmemek ilginç ve garip geliyor. O kara günün üstünden geçen yirmi yıl haber bültenlerinde o tarih geldiğinde kısa bir haber belki yapılıyor belki de ben izlemiyordum.
Yılbaşından bir kaç gün önce ''Saklı Devletin Güncesi'' adında, yazılarından seçmeler olan, adına kurulan vakfın ''um:ag'' yayımladığı kitabı aldım. Okuyunca da gazetesinde yazdığı yazılardan haberim oldu. Vatanseverliğini, mesleğine olan saygısını ve millete olan sevgisini anlamak zor değil.
Bir kış günü, çocuk aklımla sadece bir gazeteci öldürüldü sandım, ölmemiş. Yazdıkları ve anlattıkları ile hala bir yerlerde yaşıyor o vatansever.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder