30 Aralık 2009 Çarşamba

ikibindokuz

İlk gününü Manisa'da geçirdiğim ikinci yıl.
İlk gününü Manisa'dan nefret ederek geçirdiğim ikinci yıl.
İlk beş ayını tek renk kıyafetle geçirdiğim tek yıl.
İlk beş ayını hayatımdan sildiğim yıl.
Mayısın ortasına kadar tek bir 90 dakika bile maç seyretmediğim yıl.
Michael Jackson ın öldüğü yıl.
Futboldan en uzak kaldığım yıl.
Tıraş olmaktan bıktığım yıl.
Kadınlardan en uzak kaldığım yıl.
En çok aç kaldığım yıl.
En çok sigara içtiğim yıl.
En çok kilo verdiğim yıl.
G3 ile tanıştığım yıl.
YTL nin TL olduğu yıl.
Beşiktaş'ın 6 sene sonra şampiyon olduğu yıl.
İlk kez duruşmaya katıldığım yıl.
En harika otobüs yolculuğunu yaşadığım yıl. (Tezkere sonrası İstanbul'a dönüş.)
Yaz tatiline çıkmadığım yıl.
İstanbul' a hasret kaldığım yıl.
Yarısı Spil eteklerinde geçtiğinden bir b.k anlamadığım yıl.
Tek başıma sinemaya gittiğim ilk ve tek yıl.
Gözlüksüz hayata alıştığım yıl.
Anlatacak askerlik anılarına sahip olduğum yıl.
Rijkaard ın Galatasaray'a geldiği yıl.
Sigara içmeye devam ettiğim yıl.
En az uyuduğum yıl.

Tadı tuzu olmayan yıl.

Hemen gitsin.

26 Aralık 2009 Cumartesi

Gidenlerden, Necati Ateş


Galatasaray'da golcülerin bol olduğu bir dönemdi . Hakan Şükür,Ümit Karan ve Hasan Kabze gibi isimlerin olduğu takımın dört değerli forvetinden biriydi. Özellikle ilk geldiği sezon çok güzel maçlarını hatırlıyorum. Galatasaray'a gelişi de 2003 yılındaki konfederasyon kupası performansı sonrasında gerçekleşmiştir. Ceza sahası dışından cesur şutları fileleri buluyordu. Hagi ile beraber Ümit Karan'ın gözden düşmesi ile Hakan Şükür ile iyi bir ikili oluşturdular. Galatasaray taraftarı Fenerbahçe maçlarında attığı golleri unutamaz. Hakan Şükür'ün vazgeçilmezliği belki de Ümit Karan ve Necati'nin şanssızlığı olmuştur. Fakat onları Galatasaray'da tutan şeylerden birisi de attıkları gollerin sıradan olmayışı. Necati de Ümit gibi zaman zaman uzaktan, ya da tek vuruşlarla futbol estetiğini kullanarak çok sayıda gole imza atmıştır.Necati'nin Eric Gerets'li ilk sezonda gösterdiği performansı ikinci sezonda gösterememesi gözden çıkarılmasına neden olmuştu. Aynı sezonda Ümit Karan da Necati ile benzer bir grafik çizmişti. Gerets şampiyon olan takımın forvet hattını değiştirmemiş ve 2006-2007 sezonuna da aynı forvetlerle devam etmişti. Fakat Necati 2006-2007 sezonunun en zayıf halkası olmuştu. Özellikle takımın maddi sıkıntı çektiği dönemde olimpiyat stadına alınan Şampiyonlar Ligi maçlarında beni bile çıldırtmıştır. Futbol garip oyun, benim hatırladığım o dönem ki kanat oyuncularının Cihan Haspolatlı, Orhan Ak gibi vasat olmaları  ya da Saido'nun Fransa Ligi ne transferi, yerine gelen tarihimizdeki ilk Japon  İnamoto'nun performansı bile belki de Necati'nin şanssızlığıdır. Bugün olsa oynar mı ? Evet oynar herhalde. O yüzdendir ki röpörtaj yapılmış kendisiyle.  Sezon başında olası sakatlıklara istinaden mevcut forvet sayısının yetersiz olduğu belliydi. Şimdilik Keita, Kewell ile giderilmeye çalışılan sıkıntıya belki de ilaç olabilirdi. Lakin giderken çizdiği görüntü bir daha asla dedirtmişti. Zaten ilk tanıdığımızdan beri ''ismi itibari ile iyi bir forvet olmasi imkansiz futbolcu. 2. ligde sag bek ismi bu cunku. ''(Ekşi Sözlük) şeklinde eleştirilere bile konu olabiliyordu. Sonuçta Kalli sevmedi gitti Skibbe ile ne yaptığı hakkında bir fikrim yok. Bence de biraz çenesini tutup işine baksaydı, belki düzgün ve  efendi haliyle biraz daha kredisi olurdu. Saha içinde 10 numara işler yaptı ama büyük takımlarda oynamanın handikapı da bu zamansız ayrılıklar oluyor. Yine de işe yaramayan Serkan Çalık ya da cenabet Linderoth kadar hakkı oluyor Necati'nin de Galatasaray için. Daha uzun yıllar izleyebilmek isterdik. Fakat o başka işlerle uğraşınca Hasan Kabze kadar katkısı olamadı. Necati Ateş Galatasaray'ın geçmiş yıl zararlarından birisi oldu.Kendisine Antalyaspor kariyerinde başarılar dileriz

24 Aralık 2009 Perşembe

Kartpostal II








Efsane geri döndü II

Bu 2009' un 2. Schumacher bombası bu sefer kesinlik arzediyor. Formula'nın eksilen seyircilerini tekrar ekrana kilitleyeceğe benziyor.

''Schumacher hakkında bir süredir devam eden söylentiler sona erdi. Mercedes takımı, yaptığı açıklamada, 7 F1 şampiyonluğu bulunan motorsporlarının efsane ismi Michael Schumacher'in yeni sezonda Mercedes ile pistlerde olacağını resmen açlıkladı.''

18 Aralık 2009 Cuma

Kartpostal



Bir zamanlar, ummadığınız birinden böyle bir kart gelebilirdi. Postacı kapıyı iki kere çalar ve evde değilseniz   zarfı kapının altından atar giderdi. Kartın arkasında bulunan  yeni yıldaki mutluluk ve sağlık temennilerinden ziyade, manzaranın içine dalardınız çocuksu hayallerinizle. Üstündeki pullar parmaklarınıza bulaşırdı. Yılbaşı bizim için çok önemli olmadı diyemeyiz. Tebrik kartı bekledik, yazdık, gönderdik.

Bayramlarda da olan kart tezgahları, yılbaşı öncesinde de meydanlarda bulunuyordu. Özenle arkası doldurulduktan sonra bir de postaya veriliyordu. Şimdi bunların yerine oturduğunuz yerden hoplayan zıplayan noel babalı ya da kar tanelerinin uçuştuğu tatsız .gif resimleri var. Fakat bu uygulamaların eski tebrik kartlarındaki tadı vermediği kesin. Postacılar bile artık sevilmez oldu. Ya bir fatura ya da başka cansıkıcı bir haberle geliyor kapıya. Bir mektup, bir kartın gelme ihtimali, yani postacının yüzünüzü güldürme ihtimali iyice azalıyor.

17 Aralık 2009 Perşembe

Ödül alan filmler

Sanat filmi diyorlar. 2005 yılında yapılmış, sinemalarda izlenmiş. Ben ilk defa izliyorum ve kimse izlemesin diye yazıyorum. Meleğin Düşüşü adlı filmseyrederken  bu bir Nuri Bilge Ceylan filmidir düşüncelerine sevk ediyor insanı. Fakat bu filmi ,bir zamanlar Şehnaz Tango dizisinin de  yönetmeni olan Semih Kaplanoğlu çekmiş . Kendisi çekmiş ama bizlere neden çektiriyor anlamadık. Şehnaz Tango referansını duyup bu filmi sinemada izlemediğime de şükür etmedim değil

Başından sonuna sıkıntıdan patlıyor ve bu filmin neresine ödül verdiklerini de düşünür oluyorum. Şu dakikalarda kız çıplak bir şekilde pencerenin önünde duruyor.Filmin son sahnesi,  kameraman da hayatında ender rastlayacağı bu sahneyi bize ve kendisine resimliyor. Bütün karakterler silik, hikaye silik, film tamamen karanlık ve bunaltıcı. Sanki film diye kullandıkları fotoğraf karelerinden ibaret. Fotoroman gibi bir şey.

Hatırladığım Nuri Bilge Ceylan'ın Uzak filmi de bu  film gibi ödül aldı. Dakikalarca karda yürüyen adamı izledik. Dakikalarca televizyon izledi aynı adam. Defalarca apartmana evine girip çıktı. Daha sonra  Üç Maymunda sadece Hatice Aslan'ın göğüsleri üzerine bir şeyler hatırlıyorum. Yavuz Bingöl odaya girdi çıktı defalarca telefon çaldı. Tren istasyonları bayırlı çukurlu dar sokakların aşırı derecede kullanıldığı sanat filmleri bunlar.

Bu filmler kim için çekiliyor onu da anlamış değilim, ama benim gibiler için olmadığı kesin. Böyle filmleri izleyip harcadığım zamanı düşündüğümde aklıma yoğun orta saha mücadelesi sonrası  0-0 biten ve hiç tat vermeyen maçlar geliyor. Adamlar uğraşmış, çekmiş, bir de ödül almış, vardır bir anlamı deyip geçemiyor insan.

9 Aralık 2009 Çarşamba

Nusret Baba , Heredot Cevdet




''Ne göreceksen gençliğinde gör, öyle sonradan göreceksen, önünü göremezsin''




''Biz Türkler, bir okey masasında, bir de pis yedili masasında kaybetmeyiz. Onun haricinde, bağlasan durmayız, toprağı masada veririz  Çünkü, nasıl olsa bir gün alacağımızı da biliriz''




Ekmek Teknesi...

6 Aralık 2009 Pazar

Acı samiyen

Galatasaray 1 İbb 1

Baros'un yokluğunda hücum hattı etkisiz kaldı.Nonda da formsuz ve ağar oynayan bir santrafor olduğundan, Galatasaray sene başında bahislerde üst oynanan takım olma özelliğini kaybetti. Peki hücum hattını haftalardır pasif hale getiren Nonda'nın oynama zorunluluğu mu vardır? Keita ile başlayıp, Kewell santrafor çıkamaz mıydı? Beni asıl yıpratan, bunu Skibbe yapsaydı, bu soruları sorduğuma üzülmezdim. Rijkaard' ın ilk 15 dakika  ile son 15 dakika, maçı kazanmaktan ve gol atmaktan vazgeçmesini anlamıyorum.

Hakem, korneri faulu görmeyebilir.Sen Galatasaray, ilk yarı koparacaksın bu maçı. 1-0 olmasın, bizim de olmasın. Bu rakip Real Madrid mi , biz 1-0' ı koruyalım?  Üstelik aynı sahada izlediğimiz,  Eskişehir ve Manisa maçlarının hiç mi dersleri çıkarılmadı ? Galatasaray Baros varken de tek santrafor, yokken de. Sekiz eksikli rakibinin bile, sıkıntılı anlarda koyabileceği bir santraforu varmış.

Galatasaray normalde de topu oyuna sokarken sıkıntı yaşıyor. Hiç pozisyon vermemesine rağmen savunmada Topal ile başlamak yanlıştır. Tecrübeli Emre Aşık bugün geri dörtlüde olmalıydı. Mehmet ortada, Barış ta kulübede olabilirdi. Ayrıca, bugün forvet tercihi Nonda olsa da olmasa da Keita sahada olmalıydı. Hem geriden oyun kurulurken Emre, hem de ileride etkili olmak gerektiğinde Keita olmalıydı.

Sonuçta Galatasaray büyük bir avantajı kaybetmedi. Belki de Kayseri'nin bu hafta o koltukta oturması daha anlamlıdır. Ama artık bütün herkes biliyor ki 1-0 hiç kimseye yetmiyor. Özellikle son 15 dakikada bütün hücumcularını kenara alan bir takıma hiç yetmiyor. Bugün takım halinde iyi top yapan ve pozisyon üretip,kendi kalesinde sıkıntı yaşamayan bir takımın 2-3 farklı kazanması gereken bir oyun vardı. Fakat geriden etkili oyun kuramamak, rakip defansı yıpratmayan bir forvetle oynamak, ve galip gelmek için her maçta şansın yardımını beklemek size puan kaybettirir.

Kaybedilmiş ne var ? Temmuz'dan Ekim- Kasım sürecine kadar olan bölümde rakiplerini zorlayan, yıpratan ve korku salan takım olma özelliği kaybedildi. Fenerbahçe maçının öncesi ve sonrası hissedilen gerilim sahaya yansıyor. Bu akşam kazansaydı da liderliği koruyacak bir takım görüntüsü veremiyor. Rijkaard' ın  tercihleri Galatasaray'ı durdurmaya yönelik olduğundan, otoritesini de kaybedebilir ve Galatasaray artık kötü oynadığı maçları kazanmak yerine, iyi oynadığı maçlarda da puan kaybetmeye alışır hale gelecektir.. Futbolcu şaşkın, olsun, biz yine lider oluruz diyor. Evet olabilirsin, ama bu kaybettiklerini 2-3 puanlık farklarla liderlik sürdürürken çok ararsın. O liderliği alma ihtimalin var tabi.

Kayseri ve Bursa bulunduğu yeri hak ediyorlar. Hatta yedi puan geriden gelerek, teknik direktörünü  değiştiren Trabzonspor, ve büyük takımlardan rahat rahat puan alan Eskişehirspor' da  bu zirveye gelirse şaşmayalım.

Dipnot: Hasan Kabze için hep bir şeyler yazasım geliyordu, erteliyordum. Bu akşam tribünde onu görünce, keşke kenarda öyle bir adamımız olsaydı, diye düşündüm. Şu an Hasan Kabze' ye, o kadar çok ihtiyaç var ki...


Tek Başına ''Neşeli Hayat''



Amacım, cumartesi gecesini bilindik bir eğlece havasında devam ettirmekti. Beyoğlu İstiklal Caddesi bir grup eylemci ile biraz gerilimli gibi geldi. Gaz maskeli polis kordonları arasında eğlence ihtimali tehlikeye düştü. Daha fazla vakit kaybetmek istemedim Galatasaray'dan ayrılarak TRT binasının karşısındaki Kasımpaşa Stadı ve muhteşem haliç manzarası  (İstanbul'un en güzel İETT durağı) olan  Tepebaşı İETT durağında otobüs bekledim. Sıkıcı bir otobüs bekleme eylemini bile keyifli hale getirebildiğim için kendimle barıştım. Daha sonra 83T ile Haşim İşcan geçidine kadar gerilimli bir yolculuk yaşadım. Sebebi 1,5 yıldır evlenemeyen bir çiftin otobüsün orta kapısındaki evlilik öncesi çelişkileri ile geçti. Bir anda tek başına yola devam etmenin verdiği buruk sevinç zihnimi kapladı. Eskiden beri severim Fatih güzel  ilçedir.Ne de olsa sur içidir. Karar verdim. Historia'ya sinemaya gitmek iyi fikir gibi geldi.

Neşeyi bir sinema filminde yakalama çabası, filmin daha çok dram sahnelerinin ağırlıkta olması sebebiyle tekrar dağladı yüreğimi. Ne ağlatan ne güldüren, fazla da düşündürmeyen bir varoş hikayesi. Uzak ta değiliz bu hikayeye. Televizyon filmi diyebileceğimiz sıradan bir film.Yılmaz Erdoğan'ın  BKM Mutfak ekibine büyük bir kıyağıdır. Bir senede böyle 5 film daha çekilebilir diye düşünüyorum.

Hep merak etmişimdir, tek başına sinemaya gitmek nasıl bir eylemdir ? Aslında gayet rahat bir seansta hoş vakit geçiyor. Yalnız olmak sıkıcı gelse de böyle zamanları sinema ile doldurmak gayet mantıklı bir hamleymiş.