14 Kasım 2012 Çarşamba

Mavi Demlik


Sonbahar malum, yaklaşan kışın ilk soğuk algınlıkları ile kendini gösterir.Yapraklar dökülsün de izleyelim derken bizi dökmeye başlar. Bu ateşli öksürüklü günler içinde de sık tüketilen kötü gün dostu ıhlamur meselesi aklıma düştü. Fakat ıhlamurun yararlarından bahsetmek değil niyetim anlamam da zaten. 

Ihlamur dalında başka, bardakta başka güzel kokan çok  yakınlarda içmeye başladığım çay. Eskiden pişmiş haliyle burnuma gelen kokusundan rahatsız olacak kadar da karşıydım kendisine. Bu kin ve nefretin neden kaynaklandığını pek düşünmeden ''ıhlamur içer misin ?'' sorularına kola olsa da içsek bakışı atardım.

Pek hasta olmadığımdandır herhalde koku takıntılarımla beraber yıllarca uzak kalmışız. O da bütün ilaçlar gibi hemen etkili olamıyor fakat hastalık sürecinde sıcak bir dost oluveriyor bünyeye. 

Bu akşam eve gelince sorduğum sual  annemi  şok edecekti, düşünmeden sordum ''Ihlamur var mı yeaa ?'' Annem de bir Çaykur Turist Çayı hayranı olduğundan, pek hatırlamaz belki de ben sevmiyorum diye yıllardır kaynatmıyor olabilir, tabi gündüz kaynatıyor ise bilemem.Aslında benim bu sorum karşısında şaşırdığını hiç belli etmedi. Kısa sürede Ihlamur masaya ve odaya geldi. Teşekkürler Valide...

Yalnız, benim de atladığım ve yıllarca bu bitkiden uzak durmama sebep, aslında kimsenin aklına bile gelmeyecek bir nesneden ibaret. Ben altı yaşına gelene kadar oturduğumuz ve muhtemelen o evden taşındıktan sonra bir daha da görmediğim çirkin mavi demlik. Sağı solu isli, biraz da mat, belki sapı defalarca yüksek ısıdan deforme olmuş mavi demlik. İçinde sadece ıhlamur kaynatılır ve ikramlar da bizzat gözümün önünde yapılınca taktım o demliğe ben. 

Mavi demlik o evden aklımda kalan ilginç eşyalardan biriydi. Onun yüzünden yıllarca ıhlamura karşı durdum ben. Şekilciyim galiba biraz da. Hala eskiden kalma bazı emaye tabak çanak evde olur. Onlardan yemek yiyen beş yaşında çocuk şimdi annemin torunu İpek. O da bu eşyaların içeriklerine takan bir tip herhalde, aynı benim gibi yememek ve içmemek için acayip bir direniş gösteriyor. Çok sinir oluyorum  bu iştahsız kıza bazen, ama aynı ben. 

Yani mavi demlik yerine metalik alüminyum çaydanlık bile olurdu, porselen istemedim hiç, zaten o dönemde olamazdı. Gerçek bir nefretin hikayesiydi  mavi bu demlik. Beni dünyanın en tatlı şeylerinden olan ıhlamurdan  uzak tuttu. Sunum çok önemli kardeşler, dostlar, abiler, ablalar ,bence demlik deyip geçmeyin, onun  rengi  bile çok önemli. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder